12 Temmuz 2012

İNSANA, SOSYAL HİZMET MESLEĞİ’NE VE UYGULAYICILARI SOSYAL HİZMET UZMANLARINA SAYGI GÖSTERİNİZ…


İNSANA, SOSYAL HİZMET MESLEĞİ’NE VE UYGULAYICILARI SOSYAL HİZMET UZMANLARINA SAYGI GÖSTERİNİZ…

6327 sayılı  “Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun” 38 nci maddesinde; “3.7.2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi “Sosyal çalışma görevlisi: Psikolojik danışmanlık ve rehberlik, psikoloji, sosyoloji, çocuk gelişimi, öğretmenlik, aile ve tüketici bilimleri ve sosyal hizmet alanlarında eğitim veren kurumlardan mezun meslek mensuplarını,” olarak değiştirilerek yürürlüğe girmiştir.
5395 sayılı Kanun var olan haliyle “çocukları korumamayı” yönlendiren ve “dünyada çocukları yargılayan ilk çocuk koruma kanunu” olarak literatüre geçmiştir.
 Uluslar arası Avrupa Sosyal Şartı 13.maddesi Sosyal ve tıbbi yardım hakkını, 14.maddesi Sosyal refah hizmetlerinden yararlanma hakkını,  16.maddesi Ailenin sosyal, yasal ve ekonomik korunma hakkı tanımlamaktadır. Bu maddelere göre sosyal hizmet teknik hizmettir. Bu konuda eğitim almış kişiler tarafından yürütülmesi gerekmektedir. Hizmeti verecek olan meslek elemanları lisans düzeyinde sosyal hizmet eğitimi almış kişiler olmalıdır. Bireylerle Sosyal Hizmet; sosyal hizmetin temel yöntemlerinden biridir. Bu konuda eğitim alan sosyal hizmet uzmanları tarafından uygulanması zorunludur. Bu eğitimi almayan diğer meslek grupları bu bağlamda teknik hizmet veremez. Bu meslek gruplarının hizmete dahil edilmesi, gereksinim sahiplerine uygun profesyonel desteğin verilmesi çabası değil tam tersine hizmet alanları(müracaatçıları) aşağılamak demektir. 
Hukukun temel ilkesi dürüstlüktür. Çocuk Koruma Kanununda da yapılan son değişiklik bu ilkeye aykırıdır. “Bireysel Emeklilik” ile ilgili bir kanunda bu başlık altında yapılan düzenleme ile değişiklikler getirilmiştir. Bu yaklaşım hem kanun yapma tekniğine hem de hukukun temel ilkelerinden biri olan “dürüstlük ilkesine” aykırıdır.
Bu düzenleme sosyal devlet ilkesini zedeleyecek bir uygulamadır. İdarenin ve uygulayanların keyfiliğine açıktır. Bu durum; yurttaşların hukuk devleti çerçevesinde korunmasını da engellemektedir. Anayasa’nın hem sosyal bir hukuk devleti olma ilkesine hem de iç hukukun bir parçası olan Uluslar arası Sözleşmelere (Avrupa Sosyal Şartı dahil) aykırı olması nedeniyle yapılan düzenlemenin iptali gerekmektedir. Çocuk ve gençlerin korunup kollanmasıyla ceza hukuku ile ilgili uygulamalar birbirinden ayrıştırılmalıdır.
 Kanunda tanımlanan “Sosyal Çalışma Görevlisi”, multidisipliner, alanda uygulayıcı bir meslek olan Sosyal Çalışmacı yani Sosyal Hizmet Uzmanı ile karıştırılmaktadır.  
Sosyal Hizmet alanında uzman kurum olan SHÇEK ortadan kaldırılırken yeni açılımlar yapmasını beklediğimiz, her aşamada mesleki bilgi ve deneyimimizi paylaşmaktan kaçınmadığımız, süreğen hantallığı yok edeceğini düşündüğümüz, alandaki tüm profesyonellerin mesleki alanlarını sınırlarını düzenleyeceğini ve önünü açacağını düşündüğümüz Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı;

   Elimizde yeterli sosyal hizmet uzmanı yok ne yapalım?” derken elindeki 415 boş Sosyal Çalışmacı kadrosunu Maliye Bakanlığına iade etmiştir.
            Halkın gereksinmelerini HAK temelli profesyonel bir yaklaşımla değerlendiren, halkın yararına görev yapacak kamu görevlilerini, ilgisiz alanlardan seçerek( İş idaresi, İşletme, İlahiyat, Arkeolog, Din ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni, Ağaç İşleri Öğretmeni v.b.gibi), hizmete uygun, bilimsel etik ilkelerden uzak bir şekilde belirleyerek hizmet verdiğimiz yaşlı, çocuk, genç, özürlü, kadın ve sosyal hizmete muhtaç kişi, grup ve ailelere zarar vereceğini düşünmeden hareket etmektedir.
Düşünün ki; Her il ve ilçede kurulan Tüketici Hakem heyetlerinde tüketici bilimleri alanında meslek elemanı almayan, kadro açmayan hükümet sosyal hizmet alanında Tüketici biliminden istihdam yaratıyor.

Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı: İş ve İşçi Bulma Kurumu mudur? Ya da Tüketici Hakları kurumu mudur?

Ülkemizde adil ve tarafsız yargı sisteminin uygulanmasından sorumlu Adalet Bakanlığına sesleniyoruz.

Mahkemelerde görevli Hâkim ve savcılara sordunuz mu?
44 yıldır ülkede hiçbir üniversitede eğitimi olmayan ama kadroları olan “Pedagog” olarak işe aldığınız (Kimyager, Felsefe, Coğrafya, Sosyal Bilgiler Öğretmeni v.b.gibi) çalışanlar çocukların istismarı ve ihmali ile ilgili olarak neler yapıyorlar? Mahkemelerde Öğretmenlerin(Pedagog) yaşadığı ortam ve verilen işler onların uzmanlık alanı değildir. Bu durum “Öğretmen”e saygısızlıktır.
 Eğitim süreçlerinde güç koşullardaki çocuklara yönelik bilgi, beceri, tutum ve davranış almamış disiplinlerin çocukların haklarının korunmasında yetkin olamayacağı açıktır. Bu kişilere istihdam yaratmaya yönelik politikalar uluslar arası düzenlemeleri kabul etmiş bir devlet için geriye gidiş, gerileyiştir. 
Hakim ve savcılara sesleniyoruz.
 Bu vahim duruma karşı mahkemelerde, kararlarınızda tepkinizi koymanızı bekliyoruz.  
Adalet Bakanlığı ve Aile Sosyal Politikalar Bakanlığına bir kez daha sesleniyoruz; kurumlarınızda kaç tane Eğitim Fakültelerinden mezun Öğretmeniniz var?   Açık Öğretim Fakültesi Muhasebe Bölümü mezunları da teknik personel açığı olmasına rağmen “Öğretmen” olarak çalıştırılabilir mi? Ya da arkeoloji mezunu “Öğretmen” kadrosuna atanabilir mi? Veya bir İlin Sosyal Hizmetlerinden sorumlu müdürü olabilir mi? Siz bu durumda kendinizi ve ailenizin bir bireyini riske atar mısınız?
Tüm meslek elemanlarına sesleniyoruz.

Sosyal Hizmet; disiplinler arası çalışma alanı olan bir meslektir.

Mesleki etik ilke ve değerlerimizin tanımlandığı, çalışma yaşamımızın düzenleneceği, 2003 yılından bugüne Türkiye Büyük Millet Meclisinde bekletilen SOSYAL HİZMET UZMANI/SOSYAL ÇALIŞMACI MESLEK ODASI KANUNU’NUN mesleki ve insani onurumuz için çıkarılmasını talep ediyoruz.
 6327 sayılı  “Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun” 38 nci maddesinde; “3.7.2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yapılan düzenleme; sosyal hizmetin etik ilke ve değerlerine, bilimsel bilgiye ve insan haklarına aykırıdır. Bu durumun düzeltilmesi, insani hizmetlerin insan onuruna yakışır, hak temelli bir sistemde verilebilmesi için gerek ve koşuldur.

BASINA, İLGİLİ BAKANLIKLARA VE KAMUOYUNA SAYGIYLA DUYURURUZ…

SOSYAL HİZMET UZMANLARI DERNEĞİ GENEL MERKEZİ
    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder